Eyvallah Kitabı Yorumu ve Alıntıları #1 : Hikmet Anıl Öztekin


Eyvallah Kitabı Yorumu ve Alıntıları #1 : Hikmet Anıl Öztekin

Yakın bir zamanda Hikmet Anıl Öztekin'in Eyvallah kitabını okudum. Ben kitaplarımı çizerek okurum. Bir çok insan bu durumu hoş karşılamaz biliyorum ama kitaplarımı eskitmezsem, o kitabı okumamış hissediyorum. Beni etkileyen kısımları sizlerle paylaşmak için kitabın kapağını açtığımda, sayfaların hemen hemen hepsini çizdiğimi fark ettim. Bu yüzden bir yayın yetmeyecek. Kitaba dair bir çok yayın hazırlayacağım. Şimdiden duyurayım istedim.

 Hikmet Anıl Öztekin'i az çok tanıyorsanız eğer, güzel düşünen ve yaşayan bir insan olduğunu biliyorsunuzdur. Tasavvufi ögeleri kalemine katarak yazıyor. Okurken sanki kitapla dertleşiyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Zaten yazar önsözün de "Hala dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde..." diyerek dertleşmek için yazdığını dile getiriyor ve ekliyor;

Dünyaya hala daha alışamamış tanıdığım ve tanımadığım herkese...

Kitabın ilk kısmına dair alıntılarım;

Eskiden başka şeylerdi alışkanlıklarım. Dünyaydı. Dünyayı severdim. Kendim severdim. Kıyafetlerimi severdim, sahip olduklarımı severdim. Sahip olamadıklarıma sahip olmak isterdim. Hep isterdim. İsteyecek bir şeyler mutlaka bulurdum.

Sevmek özlü söz okumaya benzemiyor. Yaşadığın zaman, içine girdiğin zaman o çıkmazı anlayabiliyorsun. Anneannelerin nasihatlari, dedelerin tecrübeleri hikaye oluyor. Düpedüz yanıyor insan. Kağıtta durduğu gibi durmuyor sevmek. Sevince biyolojisi değişiyor insanın.


Bir koku gelir. İnsanların büyük bir kısmı kokuya duydukları hayranlıktan mayışır kalırlar. Ama diğerleri bu kokuyla yetinmeyip kaynağına gitmek isterler. "Koku böyle güzelse, kaynağı nasıldır? O kokuyu yarata nasıldır," derler. Ve bütün ömürlerini onu aramakla geçirirler.
Bir insan nasıl olur da daha önce var olmayan bir koku aldığında mayışıp kalır öylece? Sefasını sürer kokunun?
10 yıl önce telefon diye bir şey yoktu. Ne çabuk da alıştın, bütün hayatın oldu. Bütün vaktini alan futbol takımı 100 yıl önce yoktu, nasıl da her şeyin oldu? Evet, o dizi 10 gün önce yoktu, nasılda müptelası oldun, alıştın? Ve sen. 30 yıl önce yoktun, nasıl olur da birden önüne konan dünyaya böyle alışırsın? Sefasını sürmeye başlarsın?Hiç mi yabancılık çekmiyorsun? Hiç mi merak etmiyorsun bu dünya nasıl meydana geldi? Bu renkler, kokular böyle güzelse bunun kaynağı nasıl güzeldir, bunu yaratan nasıl güzeldir merak etmiyor musun hiç?Burnuna gelen kokuyla oturup mayışma, kokunun sahibini, kaynağını ara dur. Ara dur. Aradıkça, sordukça ilmine ilim gelecek. Yüzdükçe ciğerini açan bir denizde yüzeceksin. Geçip gidecek kokuya değil, kokunun kaynağına talip ol. Gelip geçecek dünyaya değil onu yaradanın muhabbetine talip ol.

Ellerin en iyi ilacı avuçlarını semaya açıp dua etmektir. 

Oysaki İstanbul ne güzeldir, yürüdüğün kaldırım taşlarında hazır bir melodi var. Yani her şey öyle kuşanmış ki elbisesini, sevmeye müsaitim diyor. Boğaz' a bakarken sev, Emirgan' da güneşin batışını izlerken sev, Eyüp'te ezanı dinlerken sev, Topkapı' da tarihi koklarken sev...

Gönlümü imtihan edilmesinden Allah'a sığınırım...

Namaz, namaz bittikten sonra geriye kalanlardır...

Dünyalık ne varsa 'Allah-u Ekber' dediğimde bırakabiliyor muydum bir kenara?


Kendini bilen Rabb'ini bilir.

 
İnsan bir şeyden tat aldığında önceden nasıl olur da bu tadı almadan yaşamışım diyor ya, önceki ramazanlarıma üzüldüm biraz da...


Ellerin en iyi ilacı avuçlarını semaya açıp dua etmektir.


Halimiz 'Ney'in haline ne kadar da benziyor; Ney sazlıkta dünyaya gelir,orada yaşar. Kendi halinde, derdini anlatamadığı bir yerde. Sazlığa ait, hep orada olacaktır. Ta ki bir ustanın eline gecene kadar, ta ki bir nefesle aşk üflenene kadar. Bir gün gelip keserler neyi. Kökünden koparır, götürürler. Ney ne kadar feryat etse de dinlemezler, alır götürürler. Memleketinden, vatanından, suyundan, toprağından uzaklaşır gider. Tıpkı bizim, ruhlar aleminden dünyaya atılışımız gibi. Sevdiğimizden ayrı uzakta, feryat figan ederiz. Bundandır içine düştüğümüz sebebini anlamadığımız darlıklar; özlemişizdir sevgiliyi,en sevgiliyi..... Diğer kamışlar sazlıklarında rahatça beslenirken, bu ney artık yürekleri yakmaya baslar. Yüreklere Hakk'ı hatırlatmaya baslar. Ama bir bede ödedikten sonra, oyulup yandıktan sonra.


İhtiyacı olan, nasiplenir İnşallah.
Sağlıcakla...
 Devam edecek..




10 comments

  1. Eğer kitabı çizmeden okursam, o kitaba süs eşyası muamelesi yapmışım gibi gelir. Kitaplar özümsenmek içinde akla çizilmesinin imzası kitabı çizmektir. Çizin, daha çok çizin. Kitaplar, çizilince daha güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana da öyle geliyor. Kimileri kitabına zarar veriyorsun diyorlar ama ben inanıyorum ki bizler asıl, kitabın hakkını verenleriz :)

      Sil
  2. Cok guzel bir kitap 🙏Senden dinlemek de cok iyi oldu.. Tesekkur ederiz.. Eyvallah 2 kitabini da bekliyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bendee teşekkür ederim. 2 yi okumadım henüz. Okuduktan sonra bloga yorumunu girmek nasip olur İnşallah :)

      Sil
  3. Ben duanın gücüne çok inanırım :) Teşekkürler öneri için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyadaki en güçlü şeydir belki de. Dua çünkü umut ettiklerimizdir :)

      Sil
  4. Yaptığın alıntıların hepsi birbirinden güzel teşekkürler

    YanıtlaSil
  5. Merhaba :) Blogunuzu yeni keşfettim ve hemen katıldım. Sizide bloguma beklerim www.nurundelidolublogu.tk

    YanıtlaSil

Fikirlerinizi önemsiyorum,
Lütfen benimle düşüncelerinizi paylaşın :)